Cambridge Sözlüğü, 2025'in kelimesi olarak 'parasosyal'i seçti. Bu seçim, aslında hepimizin içten içe bildiği bir duyguyu resmileştirdi: Dijital çağda ilişkiler artık tek taraflı ama hissettirdikleri çok gerçek. İlginç olan, bu bağın yalnızca fenomenlerle sınırlı olmaması. Bugün insanlar bir influencer'a, Twitch yayıncısına, bir sanatçıya, hatta bir AI sohbet botuna bile duygusal bağ kurabiliyor. Ve Cambridge'in bu kelimeyi yılın sözcüğü seçmesi, tam olarak bu gerçekliği işaret ediyor: Hepimiz bu hikâyenin içindeyiz.
Parasosyal Artık Bir Akademik Terim Mi, Yoksa Bir Neslin Hikâyesi Mi?
1956'da Horton ve Wohl, televizyon izleyicilerinin ekran karşısında kurduğu sahte samimiyeti tanımlamak için 'parasosyal ilişki'yi ortaya koymuştu. Bugün aynı tanım TikTok, Instagram Reels, Twitch yayınları ve DM'lerde yeniden hayat buluyor. Cambridge'in açıklaması çok net: Bu kelime artık sadece akademik bir terim değil; günlük hayatta, içeriklerin altında ve sohbetlerde kullanılan bir duygu hâline geldi. Üstelik bu duygu gittikçe büyüyor ve hayatımızın ritmine yerleşiyor.
Peki Neden Şimdi?
Sosyal medya herkesi 'ulaşılabilir' kıldı ama bu ulaşılabilirlik, gerçek bağların yerini doldurmak yerine boşluğun kenarına neon bir çerçeve çizdi. Fenomenlerin günlük rutinini izlerken 'arkadaşımızmış' gibi hissetmek, bir influencer'ın ayrılık videosunda üzülmek veya bir yayıncının başarı hikâyesinde gururlanmak tesadüf değil.
BMC Psychology'de yapılan araştırmalar, bir chatbota duyulan sıcaklık ve yakınlığın 'parasosyal bağ' olarak ölçülebileceğini gösteriyor. Başka çalışmalar, AI ile kurulan ilişkilerde romantik duyguların bile gelişebileceğini ortaya koyuyor. Hatta 2025'te, insan-AI ilişkilerindeki toksik bağları tespit eden bir parasosyal analiz sistemi bile geliştirildi. Yani mesele sadece hissiyat değil; bilim de insanların AI ile duygusal bağ kurduğunu doğruluyor.
Samimiyetin Maliyeti Kaç Beğeni?
Cambridge özellikle bir noktaya dikkat çekiyor: Sosyal medya ünlüleri artık sadece 'takip edilen' değil; 'güvenilen ve yakın hissedilen' figürlere dönüştü. Taylor Swift ile Travis Kelce'in nişanı gündem olduğunda birçok kişi bunu kendi arkadaşlarının nişanlanması gibi yorumladı. Türkiye'de de benzer bir durum var: Bir fenomen hamile kalınca 'teyze olduk', bir TikTok yayıncısı ara verince 'iyi misin?', bir YouTuber ayrılınca 'sanki ailemden biri ayrılmış gibi hissettim' tepkileri… Bu bağlar artık kültürel bir refleks hâline geldi.
AI ile Kurulan Bağlar, En Tehlikeli Parasosyal Zemin Mi ?
Artık insanlar duygusal ihtiyaçlarını AI ile giderebiliyor. Bunun nedeni basit: Gerçek insanlar geç cevap verir, yanlış anlar veya ilgilenmez; AI ise hep oradadır, hızlıdır ve beklentiyi karşılar. Ama risk burada başlıyor: AI ile romantik yakınlık yaşayan kullanıcılar, chatbot'un önerilerini aşırı ciddiye alan gençler veya tek taraflı bağın gerçek bir ilişki sanılması artık sadece akademik bir tartışma değil; Cambridge'in raporlarında yer alan bir güncel fenomen.
Peki Parasosyal Bağlar İyi Mi, Kötü Mü?
Kesin bir yanıt yok. İnsan duygusu düz bir çizgi değil; bükülen bir harita gibi. Parasosyal bağlar yalnızlığı hafifletebilir, motivasyon katabilir, ilham verebilir ve aidiyet sağlayabilir. Ama aynı bağlar, gerçek ilişkilerin yerini alabilir, duygusal beklentiyi tek taraflılaştırabilir, gençlerde anksiyete tetikleyebilir ve AI manipülasyonuna açık hâle getirebilir. Bazı çalışmalar, parasosyalliğin gençlerde varoluşsal anksiyeteyi azalttığını, bazıları ise yalnızlığı derinleştirdiğini söylüyor. Yani mesele bağın kendisi değil; biz o bağın içinde kim oluyoruz.
2025'in Kelimesi 'Parasosyal' Seçildi Çünkü…
Bugün hepimiz bir noktada parasosyal ilişkilerin içindeyiz. Bir içerik üreticisinin cümlesinde kendimizi buluyoruz, bir podcast sunucusunun sesinde huzur arıyoruz, bir TikTok videosunda duygularımızı tamamlarken buluyoruz. Cambridge sadece bir kelime seçmedi; çağın duygusal manzarasını adlandırdı. İnsanlık hâlâ bağ kuruyor. Ama artık bağ kurduğu kişi çoğu zaman hiç tanışmadığı biri. Ve belki de en çarpıcı tarafı şu: Parasosyal ilişki, en yakınımızda duran en uzak bağ.
