Kendi kendine 'Bak,' diyorsun, 'Herkes benim gibi düşünüyor. Demek ki haklıyım. Demek ki doğru yol bu.'
Yanılıyorsun. Sen dünyayı görmüyorsun. Sen sadece, algoritmaların senin için özel olarak inşa ettiği, duvarları aynalarla kaplı 5 metrekarelik bir hücrede, kendi yansımana bakıp kendini alkışlıyorsun.
Buna 'Yankı Odası' diyorlar. Ben buna 'Konforlu Sağırlık' diyorum. Çünkü biz artık 'öteki'ni duymak istemiyoruz. Farklı bir ses, farklı bir fikir, ezberimizi bozan bir cümle duyduğumuz an ne yapıyoruz? Tartışıyor muyuz? Anlamaya mı çalışıyoruz? Hayır. 'Blokla.' 'Takipten çık.' 'Sessize al.' Fazlasıyla kolay öyle değil mi?
Tek tuşla o sesi yok ediyoruz. Ve o steril, o pürüzsüz, o 'bize benzeyen' dünyamıza geri dönüyoruz. Bu bir özgürlük değil. Bu, entelektüel bir ensest. Sürekli kendi fikrinin kopyalarıyla çiftleşen bir zihin...
Algoritmaların tek bir amacı var: Seni içeride tutmak. Seni nasıl içeride tutar? Seni sürekli 'haklı' hissettirerek. Sana duymak istediklerini fısıldar. Öfkeni besler. 'Bak,' der, 'Öteki taraf ne kadar aptal, ne kadar kötü, ne kadar cahil. Ama sen? Sen doğrusun, sen aydınlanmışsın.'
Bu, egonun en büyük uyuşturucusudur. Bu yüzden o odadan çıkamıyoruz. Çünkü dışarıda 'gerçek' var. Ve gerçek, her zaman senin haklı olduğun bir yer değil. Gerçek karmaşık, gerçek gri, gerçek rahatsız edici. Biz ise siyah-beyaz bir dünyada, kendi kabilemizin kahramanı olmayı seçiyoruz.
Eskiden 'meydanlar' vardı, farklı insanlar çarpışırdı. Şimdi sadece 'odalar' var. Solcular solcularla, sağcılar sağcılarla, veganlar veganlarla, etçiller etçillerle konuşuyor. Arada köprü yok. Sadece duvarların üzerinden birbirine taş atan kabileler var.
Kimse kimseyi ikna etmeye çalışmıyor. Herkes sadece kendi tribününe oynuyor. Paylaştığın o öfkeli tweet, yazdığın o uzun yazı karşı taraf için değil; 'Bakın ben ne kadar da bizdenim' demek için. Bu bir iletişim değil. Bu bir ayin.
Eğer haber kaynağında, seni sinirlendiren, 'Saçmalama!' dedirten, tüylerini diken diken eden tek bir fikir bile görmüyorsan; bil ki hapistesin. Ve o hapishanenin gardiyanı Zuckerberg ya da Musk değil. Gardiyan, bizzat sensin ve senin konfor alanını terketmek istemeyen zihnin...
Oksijenin bittiğini fark etmemen normal, çünkü kendi nefesini solumaktan sarhoş oldun. Ama o camı kırmazsan, boğularak öleceksin. İlk taşı, 'takip etmediğin' ama nefret ettiğin o kişinin yazdıklarını okuyarak at. Evet muhakkak acıtacak. Ama temiz hava uzun bir süre sonra deneyimlediğinde ciğerlerini yakar zaten...
Sevgiler...
