Bugün, 21. yüzyılın insanı olarak bizler de birer Odysseus'uz. Ama bizim hikayemiz ve Odysseus'un hikayesi arasında oldukça büyük farklar var. Biz evimizin nerede olduğunu unuttuk. Daha kötüsü; evimizi kendi ellerimizle yaktık…
Destanda Odysseus'un tayfası, 'Lotus Yiyenler' adasına çıkar. Lotus meyvesini yiyen herkes, geçmişini, evini, amacını unutur. Sadece o anın hazzıyla uyuşur, orada kalmak ister.
Bugün hepimiz o adadayız. Tüketim kültürü, bize her gün yeni bir 'Lotus' sunuyor. 'Bunu al, mutlu ol.' 'Bunu izle, dünyayı unut.' 'Klimayı aç, dışarıdaki yangını görmezden gel.' Bu meyveleri yedikçe, asıl evimiz olan doğayı unutuyoruz. Bir ormanın kokusunu, temiz bir nehrin tadını hafızamızdan siliyoruz. Konforlu bir unutuşun içinde, dünyanın sonunu bir ekranın arkasından izliyoruz.
Odysseus, gemisiyle Sirenlerin yanından geçerken tayfasının kulaklarını balmumuyla tıkar, kendisini de direğe bağlatır. Çünkü Sirenlerin şarkısı o kadar güzeldir ki, duyanı ölüme, kayalıklara sürükler.
Bugün kapitalizm, bize o ölümcül şarkıyı söylüyor: 'Sonsuz Büyüme.' Şarkı çok tatlı geliyor: 'Hem dünyayı kurtaracağız hem de tüketmeye devam edeceğiz. Elektrikli devasa ciplerle doğayı koruyacağız.' Yalan. Bu şarkı bizi kayalıklara sürüklüyor. Ama biz Odysseus kadar akıllı değiliz. Kendimizi direğe bağlamak (yani tüketimi durdurmak) yerine, müziğin sesini daha da açıyoruz.
Poseidon'un İntikamı
Odysseus, Tepegöz Polyphemos'un gözünü kör ettiğinde, denizler tanrısı Poseidon'u karşısına almıştı. Poseidon, ona denizleri dar etti. Dalgalarla, fırtınalarla onu cezalandırdı.
Biz ne yaptık? Biz de doğanın gözünü kör ettik. Ormanlarını kestik, atmosferini deldik, denizlerini plastikle doldurduk. Şimdi şaşırıyoruz: 'Neden seller oluyor? Neden yangınlar sönmüyor? Neden mevsimler şaşırdı?' Bu bir tesadüf değil. Bu, Poseidon'un (Doğanın) intikamı. Doğa, kendisine yapılanı unutmuyor. Ve şimdi, hırpaladığımız o denizler, o topraklar bize karşı ayaklanıyor.
Odysseus'un hikayesi mutlu biter. 10 yılın sonunda, hırpani bir kılıkta da olsa evine, İthaka'ya varır. Karısına, toprağına kavuşur.
İthaka Hâlâ Orada mı?
Peki bizim hikayemiz nasıl bitecek? Bizim döneceğimiz bir İthaka kalacak mı? Yoksa eve vardığımızda, bulacağımız tek şey kül, beton ve sessizlik mi olacak?
Odysseia, insanın kibriyle doğanın gücü arasındaki savaşı anlatır. Ve antik çağdan beri kural değişmemiştir: Doğayla savaşan, sonunda kaybeder. Pusulayı düzeltmenin vakti geldi. Çünkü gemi su alıyor ve Sirenler hâlâ şarkı söylüyor. İthaka'ya ulaşmamız gerekiyor!
